Çocuk, belki de dünyanın insan evladına en büyük armağanıdır.Onunla beraber büyüdüğünüzü hissedersiniz. Aslında her anne baba kendi çocuğunun bir kopyesidir. Bizlerin karakteri, huyu ya da davranışları doğrudan onlara yansır. Çünkü çocuğun kucaklaştığı ve sonsuz sevgi gördüğü ilk kişiler ya anneleridir ya da babalarıdır. Mesleğimden ötürü şu ana kadar belki de on binden fazla öğrencim oldu. Henüz çocuklarım yokken her şeyiyle beğendim kuzucukları gördüğümde Allah'ım bana da böylesi yavrular nasip et, dediğim de oldu, türlü yalan ve haşareliklerini görüp Allah muhafaza düşman başına dediklerim de oldu. Antep taraflarında bir söz vardır: Kuzguna yavrusu Şahan görünür diye. Kusur bulmakta güçlük çektiğimiz çocuklarımız için en objektif gözlemi belki başka gözler yapıyordur. Özellikle son üç yıldır ilk kez farklı bir coğrafyada ve küçük yaş gruplarında (10-14 yaş ) öğretmenlik yapıyorum. Gördüğüm bazen görmek bile istemediğim o kadar çok şeyle karşılaştım ki.... Orta Anadolu'da üç çocuktan fazla olan aile sayısı azdır. Hele dört ya da daha fazlası için anneler ya da babalar sanki bu kadar çok çocuk için bakışlarını gizleyerek kaza kurşunu! ifadesini kullanırlar. Sorumluluk işidir anne/baba olmak.
Fedakârca onları eğiten ve sürekli olanlara tabiki diyecek lafımız yok. Gelelim asıl konumuza:
Malumunuz artık devlet eliyle tüm özel kurslar gelecek seneden itibaren yavaş yavaş kapatılacak. Bugün en iyi şartlarda özel kurslara devam eden bir öğrencinin ailesine külfeti en az dört bin lira. ( Servis ve yemek hariç ) Bunun yerine devletin bulduğu alternatif çözüm ise ilk öğretimin 5. Sınıfından başlayıp 12. Sınıfına kadar her öğrenciye hafta sonu okul kursları açılmış olması. Yaklaşık 30 mevcutlu ( bazen daha fazla) sınıflarda hafta sonu kurslarına gelen öğrenci sayısı ise bazen üç bazen beş kişi. Sağlam bir denetleme olmadığı için bu kurslar kapatılmıyor. ( Lafımız işini layığıyla yapan idarecilere değil elbette ) Ve devlete ciddi bir yekün oluşturuyor. Bu kurslar olmalı mı ? Tabiki de olmalı. Ama bunun önemi hem öğrenciye hem de velisine ciddi ciddi anlatılmalı da. Özel kurslara yatırılan o kadar paranın yerine devletin ücretsiz verdiği bu kurslara katılım daha da artmalı.
Başta konuştuklarımıza dönecek olursak, konuyu şöyle toparlayabiliriz. Velilerin ciddi maddi sorunlarla boğuştuğu bu zamanlarda kendilerine sunulan bu güzellikleri (!) bilip öyle davranmaları gerekir. Okulu çoğu zaman çocuğun vakit geçirdiği bir yer olarak görmemeleri gerekir. Okullar bir eğitim ve öğretim yeridir. İyi insan yetiştirme merkezleridir. Okula gönderiyorum ile çocuğum okulda lafı çok farklıdır. Akademik bilgiye hem hafta içi hem hafta sonu kolayca ulaşan çocuklarımızın bu sürede edineceği sağlam karakter de yine bu binalarda gerçekleşiyor. Daha çocuğunun kaçıncı sınıfa gittiğini bile bilmeyen velilerin çocuğum güvenli bir yerde dursun , günde en azından 6 saat okula gitsin diyebileceği bir yer değildir okullar...
Sonuç; biz eğitimcilere göre bilinçli aile özlemi... Çocuğu dünyaya getirmekten çok daha zordur onu hayata hazırlamak... Emin olun devlet her şeyi sizin adınıza düşünüyor. Size düşen sadece biraz ilgi biraz takip...