Eğitim bir ülkenin geleceğine yaptığı yatırımdır. Eğitimsiz kalan bir ulus yok olmaktan kurtulamaz. Cehalet kendiliğinden yayılır. Oysa eğitim emek ister. Uğraş ister. Atatürk“En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır”demiştir. Bu bitmeyen savaşın kutsal neferleri olan öğretmenlerin hakkı ödenemez.
Cumhuriyetin kurulmasından bu yana sürekli olarak dini devlet olma çabaları sürdürülüyor. Dini kurallara göre yönetilip örnek olabilecek tek ülke yokken, Orta Doğu ülkeleri savaşlar altında inlerken hala bunda ısrar edenleri anlamak zor. Son on yılda öğrenciler imam hatip liselerine yönlendirilerek ülkemizdeki eğitimi din merkezli hale getirilmek isteniyor. İmam hatip okullarının sayısı %56 arttı. Öğrenci sayısı ise %215 artarak 380.000 oldu. Kızların imam hatipi daha çok tercih etmeleri ürkütücü. Geleceğin anneleri, kızlarımızın çağdaş eğitimden yoksun kalmasının sonuçları çok daha derin olacaktır. Çünkü ileride öğretmenden önce çocuklarını ilk onlar eğitecekler.
Her yıl Bakanlıklara ayrılan bütçeler internetten araştırılırsa aşağıdaki tabloya kolaylıkla ulaşılabilir.
İçişleri : 3.550 milyon lira Sağlık : 2.514
Dışişleri : 1.868 Kültür ve Turizm : 1.550
Enerji ve Tabii Kaynaklar : 1.416 Çevre Şehircilik : 1.329
Ekonomi Bakanlığı : 1.324 Kalkınma : 970
Bilim, Sanayi ve Teknoloji : 652 Gümrük Ticaret : 644
Orman ve Su İşleri : 519 Gençlik ve Spor : 142
Diyanet İşleri Başkanlığı : 5.442 milyon lira
(Hürriyet 11 Ekim 2013 Ekonomi Gazetesinden alınmıştır.)
Görüleceği gibi bırakın kültürü, bilimi şu an mevcut sağlığımızı bile ne kadar önemsediğimiz ortada. Yani bu dünyadan ümidimizi kesmişiz. Yada kesmemiz beklenmekte. Mevcut camii sayımız ihtiyacın çok üstünde. Ancak hayırseverler hala camii yapımının okul, kütüphane, hastane yaptırmaktan daha hayırlı olduğunu düşünüyorlar.
İnsan refahını belirleyen değerler müslüman ülkelerde son derece alt seviyede. Müslümanlar açlıktan ölüyor. Açlıktan değilse savaştan ölüyor. Üstelik müslümanın müslümanla yaptığı savaşlarda. Aynı Allah, aynı din ancak illede bir farklılık bulunuyor ve “kâtli vâcip” oluyor. Nedeni ister dış güçler, ister içerdeki cehalet, ister farklı yorumlar olsun. İnançlar bu tür eylemlere yol açabiliyor. Bu nedenle din ve devlet işleri birbirinden ayrılmalıdır.
Islamabad Üniversitesinde görev yapmakta olan, müslüman, eğitim görevlisi, Prof.Faruk Saleem’in 2004 yılında yaptığı araştırmada “Yahudiler neden bu kadar güçlü?” adlı makalesi oldukça düşündürücüdür. İnternetten kolayca bulabilirsiniz. Faruk Bey sizin, benim gibi bir müslüman. Hiç bir dini övme ya da yermeden okuyucuyu düşünmeye yönlendirmeyi hedeflemiş. Makalede her biri tüm insanlığa yararlı buluşlar yapmış yahudi bilim adamlarından örnekler verilmiş. On dört milyon olan Yahudiler, son yüzyılda yüz dört Nobel ödülü kazanırken, bir buçuk milyarlık Müslümanlar sadece 3 ödül almışlar.
Hıristiyanlarda okur yazar oranı %90; Müslümanlarda 40. Hıristiyanlarda üniversite bitirenlerin sayısı %40; Müslümanlarda 2.
Dünya Üniversiteleri Akademik Sıralamasının, ilk 500’ünde Müslüman Devlet Üniversitesi yok. Bilginin uygulanabilme başarısı için o ülkenin ihracattaki ileri teknoloji ürünlerinin payı değerlendiriliyor. Buna gore (% )Pakistan 1, Suudi Arabistan, Cezayir, Kuveyt, Fas 0.3, Türkiye 2, Filipinler 68, Malezya 45, Güney Kore 29, Çin 28, Fransa 25, ABD 20, Almanya 15, Brezilya 15.
Her bir milyon müslümana bir bilim adamı düşerken, bu oran ABD’de 4000, Japonya’da 5000 dir. Her bir milyon müslümana 50 araştırma görevlisi varken, bu oran hıristiyanlarda 1000 dir.
ArGe için İslam dünyası gsmh’nın % 0.2 sini ayırırken Hıristiyanlar % 5 ini ayırıyorlar. Bilginin yayılması için okunan gazete, kitap sayısı bir kıyas yöntemidir. Pakistan’da bin kişiye 23 gazete düşerken bu oran Singapur’da 360 dır. Mısır’da her bin standda bulunan kitap çeşidi 20 iken İngiltere’de 2000 dir.
Makale özetle şunu söylüyor. Biz Müslümanlar güçsüzüz çünkü bilgi üretemiyoruz. Üretemiyor, bilgiye başvurmuyor, bilgiyi yayamıyoruz. Bunun nedeni: Din eksenli, sorgusuz, araştırmasız, ezberci, çağ dışı eğitim. Geleceğin, bilgi üreten, ona değer veren, onu yayan toplumlara ait olduğu açıktır. Çocuklarımız çağdaş eğitimden yoksun bırakılmamalıdır.
Kuran’da ilk ayet, ilk emir “oku” dur. Hazreti Ali’de ”Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum“ demiş.
Ne dersiniz? Bir yerlerde hata yapıyor olabilir miyiz?