“HAYIR..!” Diyebilmek...
İtiraf edelim; çoğumuz “ağız dolusu” kullanamıyoruz bu kelimeyi... Şöyle bir silkelenip kendimize yukarıdan baktığımız o anlarda, gördüğümüz manzaradan hiç hoşnut olmuyoruz çoğu zaman L Ne mi görüyoruz..? Aşağı yukarı hepimizin gördüğü aynı aslında;
bir damlacık çocuğun her istediğini yapan bir esir,
satıcının ısrarlarına dayanamayıp aldığı ürünü elinde tutan bir tüketici,
mesai arkadaşı kahvesini yudumlarken onun –ricasını kıramayarak- işini yapan bir çalışan...
Bunlar ilk aklıma gelenler ama örnekleri çoğaltmak mümkün elbette... Bizi adeta bir “kurban” haline dönüştüren bu tip durumların tek sebebi; karşımızdaki kişiye “Hayır” diyemememiz... Oysa iletişimde “Hayır” demek çok önemli ve insanlarla doğru - etkin iletişim kurmak istiyorsak mutlaka kullanmamız gereken bir kelime.
Öyle olmasına öyle de... Çekiniyoruz “Hayır” demekten ne yazık ki... Çünkü zannediyoruz ki; herşeye “Evet” dersek etrafımızdaki kişiler bizi onaylayacak, sevecek, kabullenecek, beğenecek; kısacası bizi de gruplarında / yanlarında isteyecekler. Hakeza “Hayır” dediğimizde de tam tersi; bizi dışlayacak, önemsemeyecek, kabul etmeyecekler.
Tabi işin bir de “değer verdiğimiz insanlar” boyutu var... Hani kırmak istemediğimiz... Hani üstlerine titrediğimiz... Bu açıdan baktığımızda da bu insanları gücendirmemek, üzmemek, kırmamak, uzaklaştırmamak endişesiyle; “Evet / Peki” kelimeleri, biz daha anlayamadan ağzımızdan dökülüveriyor bir anda...
Elbette hepimiz onaylanmak, kabul görmek istiyoruz. Beğenilmek; dünya üzerindeki tüm insanların ihtiyacı ve böylesi bir ihtiyaç duymaktan daha doğal bir şey olamaz... Bu ihtiyacımızı da “Evet” diyerek gidermeye çalışıyoruz. Çünkü “Evet” kelimesi barındırdığı pozitiflik sebebiyle bizi karşımızdaki kişilerle işbirliği yapmaya yöneltir. Aynı zamanda onlara karşı dayanışmacı bir tavır içinde olduğumuzu gösterir. Nihayetinde de çok güzel bir duygu paylaşımıdır; öyle değil mi..?
Ama bazı anlar gelir ki sarfettiğimiz “Evet”lerin dozu kaçar, bizi rahatsız etmeye başlar. Hepimiz için çok bilindik bir duygudur bu... Hani kendi kendimizle kavga ettiğimiz, kendimize kızdığımız anlar... Geldiğimiz o noktadan sonra bir bakmışız ki kendimize saygımız yıpranmış... Başkaları için havada uçuşan, gayrı ihtiyari sarfettiğimiz “Evet”lerden bize birşey kalmamış... Kendi ihtiyaç ve isteklerimize sırtımızı döndüğümüz için içten içe kemiriyoruz -yine- kendimizi. L
Nihayetinde ne mi olur..? Hani hep “Evet” derken beklentilerimiz vardı ya; o beklentilerin tam tersi oluşur. Onaylanmayı beklerken dikkate alınmamaya, saygı beklerken buyrukları yerine getirmeye, gücendirmeyelim derken kendi ilkelerimizden ödün vermeye başlamışız L
Peki ne yapmalı..?
Dengeyi nasıl kurmalı..?
O da önümüzdeki ayın konusu olsun J
Mart 2014
Ayça Çatalyürek
İletişim Uzmanı