Deprenir de durmaz yerin altındaki maden,
N’oluyor der insanoğlu, kıyamet mi sahiden.
Kûn Fe Yekûne Mâlik, Yüce Rabbin emriyle,
Cûşuhurûşa geldi, titredi haşmetiyle.
Yer ile yek-sân oldu, koca-koca yapılar,
Peş para etmez oldu, o milyarlık tapular.
Sadece bir acziyet ve fakr u zarûriyet,
Kibir-gurur yerle bir, sade bir mahcubiyet.
Bu kadar zulme rıza gösterirse bu Âdem,
Saklamayıp gayzını, dışa vuruyor bazen.
Bir mâsum cana kıymak, tüm canlara cinayet,
Bilmez isen kusurunu, gelir mi ki inayet.
Ağlar iken ana-bacı, rahmet yere iner mi?
Bu İlâhî ikazlar, bir an olsun diner mi?
Bir çatıver kaşını, yaptığın yanlış bilsin,
Bir ara da hakkını, akan gözyaşı dinsin.
Hak-hukuk ve eşitlik, sözde kalan dizeler,
Dilden kalbe inmeden, uçup giden yazılar.
Gelin bir tövbe edin, bir şahadet söyleyin,
Bir tarziye vererek, Hakk’ı memnun eyleyin.
Bahar gelsin her yana, açsın bütün çiçekler,
Kalksın bir-bir perdeler âyan olsun gerçekler.
Alalım dersimizi, depreşmesin yeryüzü,
Sâkîn-sâkin üstünde hep barındırsın bizi.
Ölenler oldu şehîd, büyük makam buldular,
Kalanlar bu ikazdan, tam dersini aldılar.
Binaları; Besmeleyle, tam hakkıyla kuralım,
Vicdan kontrolüyle arkasında duralım.
Koru bizi Yarabbi! Kahretme kurban olam,
Günahkârız, tövbekârız, affeyle dilşâd olam.
Secdeye indi başlar, kucaklaştı Gardaşlar,
Acılar teskin olup, kalpte ferahlık başlar.
Azalırmış acılar, paylaştıkça bitermiş,
İnsanlar kardeş olsa, birbirine yetermiş.
Yettik, geldik Milletçe, bütünleştik bir olduk,
Bu musibet altında, binlerce rahmet bulduk.
Eyüp OTMAN