Hayat yolculuğunda tecrübe edindiğimiz olaylar karşısında nerede ve nasıl duracağımızı belirlerken aslında bir anlamda sorumluluklarımız karşısında nasıl davranacağımızı da belirlemiş oluyoruz.
Kimi zaman yapabileceğimiz şeyleri, ‘nasılsa birisi yapar’ diye düşünerek, bizi geliştirebilecek fırsatları fark etmeden es geçiyor,göz ardı olmasına olanak veriyoruz. Almadığımız sorumluluklarla aslında ne kaçırdığımızın farkında değiliz,Ya sizce?
Pek sanmıyorum...Hayata dair yaptığımız bu yolculukta, kendimizi geliştirebileceğimiz bir sürü fırsatımız varken, o an içinde bulduğumuz durumlar gereği sorumluluklarımızı kabul etmiyoruz. Belki kendimizi tamamlamamızda çok değerli olabilecek o deneyimi kaçırarak daha derin döngüler yaşamamıza sebep oluyoruz.
Egomuzu, almadığımız her sorumluluğumuz ile biraz daha besleyerek şişiriyoruz. Özümüzden uzaklaşıyoruz.
Hiç bir şeyden sorumlu olmazsak ne olur? Diğer bir deyişle ya Birisi her şeyi yapar ve bize hiçbir şey kalmazsa? Ya da her şeyi yapan o Birisi biz olursak, o zaman Herkes ne yapar?
Her iki durumda da egomuzu çalıştırmış oluyoruz. Dolayısıyla, kendimizi geliştiremeden, farkında olamadan bir ömrü tüketiyoruz.
Bir örnekle konuyu biraz daha açayım;
Çocuklarımızın yemek yemesi, okul ödevlerinin zamanında yapılması hep bizim üstlendiğimiz sorumluluklardır. Nedir bunun altında yatan sebep sizce? Daha iyi, daha başarılı, ilgili anne-babalar olmak mı?
Biz çocuklarımızın arkasından elimizde kaşıkla koşturduğumuzda, ya da ödevlerini yaptığımızda ne oluyor, aynı döngüyü güçlendirmiş olmuyor muyuz? Bir taraftan kendi egomuzu beslerken diğer taraftan onun sorumluluklarıyla yüzleşmesini ertelemiş oluyoruz.
Şimdi aynı olayı tersinden değerlendirelim;
Çocuk olan bizsek, o zaman ne oluyor? O zaman da egomuz sorumluluklar karşısında kaçmayı uygun görüyor. Her sorumluluğumuzun bizi geliştireceğini ve bunun sonunda da sizi istediği gibi yönlendiremeyeceğini biliyor. Başkası tarafından alınan her sorumluluk çocuk zihinlerimize ;
sorumluluk= “herhangi birisini tarafından yapılabilecek ödevler” olarak karşılık buluyor.
Bir de başkalarının mutluluğundan sorumlu tutulmak diye Bir şey var;
Bu konuya özellikle değinmek istiyorum, çünkü ilişkilerde bir süre sonra bir bakıyoruz ki, karşımızdakinin mutluluğundan biz sorumlu olmuşuz. Bizim yaptığımız bir şeyden dolayı üzülmüş ve ya bizim yapmadığımız bir şey onu kırmış.
-Sana çok kızgınım, beni aramadın.
-Çok mutsuzum beni sevdiğini söylemedin.
Mutluluğumuzun sorumluluğunu başkalarına vermişiz. Sürekli bir beklenti içindeysek ve beklentilerimiz gerçekleşince mutlu oluyor, gerçekleşmeyince hayal kırıklığı yaşıyoruz.
Nasıl mı?
Doğum gününüzü kutlamış, mutlusunuz .....Sizi aramamış, mutsuzsunuz.....Tıpkı borsa endeksi gibi....
Ne acı ki sevgiyi bile karşınızdan gelen bir davranışa tepki olarak kullanıyorsunuz. Aslında “Sana ne, ben seni seviyorsam bundan sana ne” diyebilsek. Ne büyük özgürlük değil mi !
En önemlisi de mutlu ya da mutsuz olmanın bizim kararımız olduğunu kabul etmek.
Ve Unutmamalı, arzuladığınız sevginin ve mutlu olma halinin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsanız, nasıl bir mutluluk istediğinizi başkalarına anlatamazsınız. Siz ne istediğinizi tam bilmiyorken başkasının bunu bilmesini beklemek haksızlık olur. Karşınızdaki kişiler sadece ellerinden geleni yani kendisinin en doğru bildiği şeyi yaparlar.
Sevgi ve mutluluğunun sizin için anlamını keşfetmek, hayatımızdaki deneyimlerin “ Neden-Sonuç” ilişkisini kurmak, duyguları bütünleştirmekle olur. Son olarak mutlu olmak ,sadece ve sadece sizin sorumluluğunuzdur…
Ne gereğinde fazla,Ne de gereğinden az.Olması gerektiği şekilde,ve olması gereken kadar sorumluluklarınızın farkında ,denge içinde kalabildiğiniz ilişkiler dilerim....Sağlıcakla,hoş kalın....
GÜLCE ETKİN
[email protected]